Kimi sanat çevreleri PA'yı kes-yapıştır ve deli saçması bulurken, kimileri de gelmiş geçmiş sanat akımlarını ve dahi hayatı eleştiren bir oluşum olarak görmektedir.
1950'li yılların İngiltere ve Amerika'sında neredeyse eşzamanlı ancak birbirinden bağımsız gelişen akım, nesneleri ve imgeleri tematize eder, araya eleştirel tavrını da koyar.

Amerika'da ise Robert Rauschenberg ve Jasper Johns’la başladığı söylenir. Onları takip edenler de Andy Warhol, Roy Lichtenstein olacaklardır.
PA tarzı resimlere baktığımızda göreceğimiz şey, resmedilen nesne ya da imgenin aslından farklı, çarpıtılmış gibi olduğudur. Tabi bu sanatçının algısına göre de değişen bir durumdur fakat bizim alışageldiğimizden farklı olması akımın tanımsızlaştırma arzusundan kaynaklanır. Tıpkı bizim yaşadığımız yüzeysel hayatlar gibi.
"Bu ne ki?" dediğimiz eserlere sahip akım aslında yaşadıklarımızın ta kendisidir. Postmodernizmle, küreselleşmeyle PA'yı birleştirdiğimizde o kadar da manasız görünmeyecektir (bence).
Bir sonraki iletide konumuzla ilgili birkaç terime değineceğim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder