
20. yüzyılın ikinci döneminde tavan yapmış Pop art denince aklımıza gelen ilk kişi, ressam, yönetmen, tasarımcı, yapımcı Andy Warhol'u tanıtmaya çalışacağım sizlere…
Aslında filmlerinden ziyade çok-renkli Marilyn Monroe tablolarına aşinalığımız vardır onun ya da Coca-Cola şişelerine yaptığı illüstrasyonu görmüşüzdür bir yerlerde ama adını duyan çok azdır.
Hâlbuki bugün, onun öngördüğü(ya da hissettiği) biçimde sıradan, yüzeysel ve tüketime dayalı bir yaşamımız var.
Aslında filmlerinden ziyade çok-renkli Marilyn Monroe tablolarına aşinalığımız vardır onun ya da Coca-Cola şişelerine yaptığı illüstrasyonu görmüşüzdür bir yerlerde ama adını duyan çok azdır.
Hâlbuki bugün, onun öngördüğü(ya da hissettiği) biçimde sıradan, yüzeysel ve tüketime dayalı bir yaşamımız var.
Bloga "The 24 Hour Movie" adını vermemin sebebi, sadece onun filmlerinden biri (1967) olmuş olmasından değil, bana her gün yepyeni bir filme adım atışımızı andırdığı içindir. Ve ne yazıktır ki etrafımızda gördüğümüz neredeyse herkes tekdüze ve fazlasıyla alış(ıl)mış olduğu, sahnelerin çok ağır ilerlediği hayatlara uyanmaktadır her gün.
İşte burada Andy Warhol'un yardımıyla bunu konuşacağız...
Tekdüze tüketici hayatlarımızı...
İşte burada Andy Warhol'un yardımıyla bunu konuşacağız...
Tekdüze tüketici hayatlarımızı...
Andrew Warhola için böyle güzel bir blog hazırladığın için kutluyorum.. blog için emeği geçen herkesi ve seni kutluyorum..
YanıtlaSilTeşekkür ederim Osman Bey :)
YanıtlaSil